Kadınlarda ensık görülen kanser türü meme kanseridir. Kadınlarda görülen tüm kanserlerin %30 unu ve kansere bağlı ölümlerin %20 sini meme kanseri oluşturmaktadır. Günümüzde 8 kadından birinde meme kanseri görülmektedir. Erkeklerde de nadiren görülebilen hastalığın görülme oranı kadınların %1i kadardır..
Meme kanseri için en önemli risk kadın olmaktır. Zira östrojen denen kadın hormonu meme kanserinin başlıca sebebidir. Kadınlarda erkeklere oranla 100 kat fazla görülmektedir. Bu hormona uzun maruziyet riskin artmasını sağlar. Dolayısı ile ileri yaş ve menapoz sonrası görülme oranı yüksektir. Erken yaşta ve uzun süreli doğum kontrolü için hormon kullanımı, bebek sahibi olmak için kullanılan hormon tedavileri, çocuk sahibi olmamak, emzirmemek gibi durumlar risk artışı nedenleri arasında tanımlanmaktadır. Tüm kanserlerde olduğu gibi ailesel ve genetik yatkınlık meme kanseri için de önemli bir faktördür. Birinci derece akrabalarında özellikle menapoz öncesi ve genç yaşta meme kanseri olanlarda risk belirlenmesi amacı ile genetik testler önerilmektedir. Meme kanserinden korunma amacı ile kişilerin alabileceği tedbirler arasında spor yapmak, kilo almamak, alkol almamak, oral kontraseptif ve hormon replasman tedavilerinin kontrollü kullanılması sayılabilir.
En önemli belirtiler arasında, memede ya da koltukaltında kitle, meme başı ya da derisinde çekinti ya da çökmeler, meme cildinde kızarıklık, meme başında kaşıntılı kabuklanmalar, iki meme arasındaki simetrinin bozulması ve meme başından kendiliğinden kanlı ya da renksiz ve tek taraflı akıntı sayılabilir. Bu durumların varlığında hasta mutlaka bir genel cerrahi uzmanına müracaat etmelidir.
Memedeki kitlelerin büyük çoğunluğu kanser olmamakla birlikte, ele gelen kitle varlığı mutlaka bir genel cerrahi uzmanına müracaat etmeyi gerektirir. Memenin iyi huylu lezyonları olan kistleri, fibroadenomları ve hatta yoğunlaşmış meme bezleri kitle olarak kendini gösterir. Ancak önemli olan bu iyi huylu lezyonlarla kanserlerin ayrımını yapabilmektir. Zira meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser türüdür. Amaç meme kanserini henüz ele gelen kitle büyüklüğüne ulaşmadan, hatta kitle haline gelmeden, mikroskopik ya da milimetrik boyutlarda yakalayabilmektir. Bunu sağlamak ancak düzenli hekim kontrolü ve mamografi incelemeleri ile mümkündür.
Meme kanserinin hücre düzeyinde oluşumundan itibaren elle farkedilebilir kitle boyutuna ulaşması sürecinin yıllar içinde gerçekleştiği bilinmektedir. Bu nedenle klinik belirti vermeden önce tanınması en önemli amaç olmalıdır. Toplum bilincinin artması ve meme kanseri konusunda yaratılan farkındalık sayesinde günümüzde eskiye oranla erken tanı oranları artmıştır. Her kadın 20 yaşından itibaren ve her ay kendi kendine meme muayenesi yapmalıdır. Bu yöntem kişinin önce kendi meme dokusu ve yapısını tanımasını sağlayacak, böylece oluşacak küçük değişiklikleri erken fark ederek hekime yönlenecektir. Bununla birlikte peryodik olarak yapılan hekim muayenesi ve mamografi değerlendirmeleri erken tanıya ulaşmadaki en önemli unsurlardır. Risk faktörü bulunmayan ve şikayeti olmayan her kadının 40 yaşından itibaren her yıl hekim muayenesini yaptırması ve mamografi çektirmesi önerilmektedir. Risk faktörü olan kişiler daha erken yaşlarda (30 lu yaşlardan itibaren) bir genel cerrahi uzmanına müracaat ederek kişiye özel takip programına dahil olmalıdır.
Fibrokistler meme dokusunun hormon ve büyüme faktörlerine abartılı yanıtı ile oluşan fizyolojik değişimidir. Günümüzde hastalık olarak kabul edilmemektedir. Kansere dönüşme riski yoktur. Ancak fibrokistik değişikliği olan hastaların memesinde kanser gelişmez diye bir kural da yoktur. Her meme, kanser gelişimi potansiyeline sahiptir ancak sebep fibrokistik yapılar değildir. Stres, üzüntü, fazla çay ve kahve tüketimi ile fibrokist oluşumu arasında ilişki tanımlanmaktadır. Fibrokistler kişinin hormonal döngüsü ile paralel olarak büyüyüp gerginleşerek ağrıya neden olabilir. Hatta bununla ilgili halk arasında "meme kanserinde ağrı olmaz" şeklinde bir bilgi dolaşmaktadır. Ancak şu unutulmamalıdır: fibrokisti olan bir memede de kanser gelişebilir.
Fibroadenom, memenin iyi huylu bir tümöral lezyonudur. Memenin iyi huylu kitleleri arasında en sık görülenidir. Kanser değildir. Oluşumunda estrojen ve progesteron denen kadın hormonları arasındaki dengesizlikler suçlanmaktadır. Bu lezyonlardan meme kanseri gelişme riski normal meme dokusu ile benzerdir. Yapılan bir çalışma, uzun süreli takiplerde normal popülasyona oranla meme kanseri riskinin fibroadenomlu kişilerde iki kat daha fazla olduğu bildirilmiştir.
20 yaşını aşmış her kadın, her ay, memelerini muayene için 10 dakikasını ayırmalıdır. Meme muayenesi için en uygun zaman adet döngüsünün 5-7. günleri arasıdır. Menopoz döneminde olan ve adet görmeyen kadınlar ise her ayın kendi belirledikleri bir gününde bu muayeneyi yapabilirler. Menopoz döneminde kullandıkları hormon ilaçları nedeniyle düzenli olarak adet görmeye devam eden kadınlar da yine bu muayeneyi adet döngüsünün 5.-7. günleri arasında yapmalıdırlar.
Tanı amaçlı mamografi olarak tanımlanan yani şüpheli bir durum varlığında uygulanan mamografi için yaş sınırlaması yoktur. Ancak tarama yani erken tanı amacı ile uygulanacak mamografi için bazı kriterler belirlenmiştir. Aile öyküsü ve yüksek risk faktörü bulunan kişilerin 35 yaşında hatta risk çok yüksekse daha erken dönemde mamografi ile değerlendirilmesi uygun olacaktır. Risk faktörü bulunmayan kadınlar ise 40 yaşından itibaren yılda bir kez mamografi ile değerlendirilmelidir
Mamografi ile ilgili en büyük çekincelerden biri alınan ışından kanser oluşma korkusudur. Günümüz teknolojisi ile üretilen mamografi cihazlarında çekim sırasında alınan ışın dozu çok düşüktür. Bu doz normal koşullarda çevremizden birkaç ay içinde aldığımız ışına eşit düzeydedir. Geçmişte hastaların yüksek doz radyasyon aldığı düşünülen mamografi uygulamalarının 30 yıllık takiplerinde dahi zararlı bir etkinin olmadığı ıspatlanmıştır. Mamografi cihazlarının kalite kontrolünün düzenli olarak yapıldığı ve ışın dozunun ölçüldüğü güvenli merkezlerde gönül rahatlığı ile mamografi çektirilebilir.
Son yıllarda geniş hasta serileri üzerinde yapılan karşılaştırmalı çalışmalar uygun koşuldaki hastalarda memenin tamamının alınması yerine hastalıklı kısmın çıkartılarak geri kalan sağlıklı meme dokusuna ışın tedavisi uygulanmasının benzer sonuçlar verdiğini gösterdi. Meme koruyucu cerrahi olarak tanımlanan bu uygulamalar günümüzde deneyimli cerrahlar tarafından sık ve başarılı şekilde uygulanmaktadır.
Meme içinde yaygın tümörleri bulunan, memenin birçok noktasında aynı anda başlamış kanseri olan hastalarda meme koruyucu cerrahi yapmak mümkün değildir. Bu durumda memenin tamamının alınması gerekir. Mamografisinde yaygın ve kötü kireçlenmeleri olan hastalarda meme kanserinin birçok odakta başladığı öngörülerek tüm memenin alınması planlanmalıdır. Daha önce göğüs duvarına radyoterapi yapılan hastalarda, meme koruyucu ameliyat sonrası yeniden radyoterapi yapılması mümkün olamayacağından, bu hastalara da mastektomi uygulanmalıdır.